TARİHİN ADALETLİ HÜKÜMDARI : NURETTİN MAHMUD ZENGİ
- UİB üye Ahsen-i Takvim
- 2 Mar 2021
- 6 dakikada okunur
- "Anne anne..!"
- "Ne var kızım yine ne oldu?"
- "Ben çok sıkıldım anne. Abim nerde sabahtandır onu bekliyorum dışarda."
- "Güzel kızım abin dedenin kulübesinde. Biliyorsun o senden büyük bu yüzden görev ve sorumlulukları seninkinden fazla. Tarih öğretmenleri yaz tatili için ödev vermiş onları yetiştirmesi gerekiyormuş. Bu yüzden dedenin kulübesinde ders çalışıyor. Sen de rahatsız etme olur mu?"
- "Ama ben kiminle oynayacağım. Sadece gidip yanında dursam söz onu rahatsız etmeyeceğim. Olmaz mııı?"
Ayşe yine yapmıştı yapacağını yavru bir köpek bakışı attı annesine. Saliha hanım yenilgiyi kabul ederek. Abisini rahatsız etmemek şartıyla izin verdi. Tabi Ayşe durur mu soluğu kulübede aldı hemen. Ahmet derse öyle bir dalmış ki Ayşe'nin geldiğini fark etmedi. Ayşe:
-"Abi!" dedi. Ahmet korktu ve birden irkildi.
- "Ah canım kardeşim ne yapıyorsun sen ödümü kopardın. Bak senin yüzünden yanlış yazdım. Tükenmez kalemdi şimdi nasıl düzelteceğim. Ah ah Ayşe bir yaramazlık yapmasan olmuyor değil mi?"
Ayşe üzülmüştü ama tabi yaptığı muzipliğe güldüğü kadar değil. Hemen kendini savunmaya geçti.
-"Nerden bilebilirdim abi Allah aşkına. Hem sen beni fark etmedin. Niyetim korkutmak değildi hıh. Bak küserim sana sonra benim gibi kardeşi de zor bulursun."
Ayşe'nin tavırlarıyla Ahmet de kendini tutamayıp gülmüştü. O yüzünü somurtuşu trip atışı hepsi bir oyundu Ahmet de bildiğinden daha fazla dayanamayıp ona eşlik etmişti. İki kardeş biraz daha güldükten sonra. Ahmet kendini toparladı hemen.
- "Neyse hadi canım kardeşim güldük eğlendik artık ödevime geri dönmeliyim. Zira tarih öğretmenimin benden beklentisi yüksek. Detaylı bir araştırma istiyor. Ama işim de çok zor bir sürü kaynakta boğuldum kaldım. Ne doğru ne yanlış tam emin de olamıyorum. Anlayacağın yorulacağım bir ödev olacak. Bu yüzden bana izin ver olur mu?"
- "Ödevin ne hakkında ki abi? Belki faydam dokunur."
- "Ah canım kardeşim senin faydanın olacağı bir konu da değil aslında ama madem merak ettin söyleyeyim. Tarih hocamız bizden tarihteki belli şahsiyetleri araştırmamızı istedi. Bu araştırılması gereken kişilerden bana Nureddin Mahmud Zengi düştü. Yaz tatilinden sonra araştırdığımız kişiler hakkında aynı zamanda sözlü bir sınava tabii tutulacağız. Anlayacağın gerçekten iyi bir şekilde kavramam gerek."
- "İyi de abi sen neden bu kadar kaynak konusunu sıkıntı ettin ki kendine. Zaten benim de canım sıkılıyor. Gideriz Nureddin Mahmud Zengin'e o bize anlatıverir hayatını olmaz mı?"
Ahmet gülmeye başladı. Ayşe neden güldüğünü anlayamamıştı. Bu yüzden istemsiz kaşları çatıldı.
- "Neye gülüyorsun abi çok mu komik bir şey söyledim. Şurda sana yardımcı olmaya çalışıyorum."
- "Özür dilerim kardeşim ama gülmemin iki sebebi var biri kendime gülüyorum nasıl daha önce aklıma gelmedi sabahtandır kaynaklarla cebelleşiyorum. Biri de Nureddin Mahmud Zengin değil Nureddin Mahmud Zengi'dir doğrusu. Yani sanılanın aksine sonu n harfi ile bitmez. Ama sanırım zamanla çoğu insanın dilinde bu şekilde telafuz edilmiş. Oysaki doğrusu bu değildir. Kızma yani yalnızca bunlara gülüyordum."
- "Ay abi ya ben de neye gülüyor diyorum. Bir, daha önce aklına gelmemiş olması normal. Bana sormuyorsun ki. Halbuki ne faydam dokunuyor sana ah ah. İkinci olarak da ne var yani ha Zengi ha Zengin hem bizimki iyilik bak zengin etmişiz kendisini."
- "Tamam tamam kardeşim senle uğraşılmaz nasıl olsa haklı olacaksın. Hadi gel vakit kaybetmeden gidelim."
Ahmet sandığın kapağını açıp eliyle öncelik verdiğini belirten bir hareket yaparak:
- "Buyrun akıl hocam siz önden gidin."
Bu hareket Ayşe'yi fazlasıyla hoşnut etmişti kibarca gülümsedi. Önce Ayşe ardından Ahmet sandıktan aşağı indiler.
Ahmet 1 mayıs 1176 tarihini girdi ve Ayşe'ye:
- "Nureddin Mahmud Zengi 15 mayıs 1176 tarihinde boğaz iltihabından vefat etmiş. Bu yüzden ben de hastalığın ağır olmadığı bir vakit olsun istedim zira ona da rahatsızlık vermek istemeyiz."
- "Çok iyi düşünmüşsün abiciğim. Demek sen de istediğin de bensiz de olsan güzel düşünüyormuşsun."
Ahmet yine tebessüm etti...
Tarihi girmişlerdi ve istediği dönemdeydiler artık. Tebdili kıyafetlerini de giydikten sonra dışarıya çıktılar. Nureddin Zengi'nin yanına ulaşmaları zor oldu ama askerler en sonunda iki bıcıra dayanamadılar. Tabi kendisi çocukları içeri almalarına izin vermeseydi askerler yine onları geri çevirecekti. Nureddin Zengi'nin huzuruna vardıktan sonra önce Ahmet sonra da Ayşe kendilerini tanıttılar. Nureddin Zengi:
- "Nerden gelirsiniz, nereye gidersiniz çocuklar?" diye sordu. Ahmet:
- "Çok uzaklardan geliriz." dedi Ayşe de ekledi "Çok uzaklara gideriz."
Nureddin Zengi devam etti.
- "O halde deyin bakalım. Sebebi ziyaretiniz nedir?"
Ahmet sözü aldı.
- "Efendim sebebi ziyaretimiz bir araştırmadır. Yapmam gereken bir araştırma görevim var. Bundandır ki sizden bize kendinizi, hayatınızı anlatmanızı isteriz. Rahatsızlık vermeyecek isek bize kendinizden bahseder misiniz?"
- "Elbette bahsederim evlat. Madem merak etmiş hanemizde dek gelmişsiniz. Boş çevirmek yakışmaz bize.
Varlığımdan itibaren başlıyorum anlatmaya."
- "Buyrun efendim söz sizin." dedi Ahmet ve Nureddin Zengi başladı anlatmaya.
- "Şahsım Nureddin Mahmud Zengi 1118 yılında Musul'da doğdum. Musul atabeyi İmameddin Zengi'nin oğluyumdur. Babam 1146'da Caber Kalesi'nin kuşatılması sırasında ölünce Halep'e gittim. Kardeşim Seyfeddin Gazi de Musul'a yerleşti ve atabeylik toprakları ikimiz arasında paylaştırıldı.
Babam İmameddin Zengi'nin ölümünü fırsat bilen Tel Başer'deki Haçlı ordusunun komutanı II. Joscellin, Edessa'yı (Urfa) kuşattı. Bunun üzerine harekete geçtim ve Haçlı kuşatmasını dağıtmayı başardım. 1147 yılında Halep bölgesine akınlar yaparak Haçlılar'dan Artah, Kafarlasa (Kafe) ve çevresini aldım.
II. Haçlı Seferleri sırasında 1148'de Filistin'e ulaşan Haçlı ordusu, Şam'ı kuşatma altına aldı. Benim ve kardeşim Seyfeddin'in birlikleri Haçlı ordusunun bölgeyi iyi tanımamasından da faydalanarak kuşatmayı kaldırdılar. Toulouse kontunun oğlu Bertrand'ın el-Arima kalesini ele geçirmesi üzerine Tripoli (Trablus-Şam) Kontu Raymond, Baalbek'te bulunduğumdan bana sığındı ve Bertrand'da tutsak edildi. Başka bir Haçlı ordusunu Yagra'da bozguna uğrattım, daha sonra 1449'da Antakya Haçlı Kontluğu'na yaptığım akınlarla Harım yöresi ve çevresini yağmalatarak İnnib Kalesi'ni kuşattık.
Dönüşte Harım ve Hamat (Hama) yakınındaki Apame (Familya) Kalesi'ni aldık. 1151 yılında Edessa Kontu II. Joscelin'i yakalayarak ona bağlı kalelerin çoğunu ele geçirdim.
Kuzeydeki Haçlı tehlikesini ortadan kaldırdıktan daha sonra Filistin ve Lübnan'daki düşman orduları üzerinde baskımı yoğunlaştırdım. 1153'te Baniyas ve Askalan'a yaptığım saldırı sonuç vermedi. Askalan'a giren Haçlılar Şam'a doğru yöneldi. Nisan 1154'te Şam'daki komutanlarla yaptığım anlaşma sonucu kent kapısı bizlere açıldı ve Haçlı tehlikesini ortadan kaldırdım.
1156 yılında Kudüs Kralı III. Bauodouin'le anlaşarak onun Şam'dan aldığı vergilere son verdim. Kralın anlaşmaya uymadı, aykırı davranması üzerine Baniyas'ı kuşattım. Temmuz 1158'de Harım'ı alan Haçlılar'a Şeria Irmağı yakınında yenildim.
1159 yılında Halep'e yönelen Bizans İmparatoru I. Manuel Kommenos'u anlaşma sağlayarak durdurdum. Küdus kralıyla yaptığımız kısa ateşkes sırasında Rakka ve Harran'ı alarak kardeşim Nasıred-din'e bıraktım. Daha sonra Anadolu Selçuklu Sultanı II. Kılıç Arslan'a savaş açtım ancak Bauodouin'in Halep topraklarına saldırması üzerine geriye döndüm. 1163 yılında Trablus-Şam Haçlı Kontluğu'na karşı sefer hazırlığı yaparken Hışn el Akka'da uğradığım ani bir saldırıdan güçlükle kurtuldum. 1164'te yeni bir orduyla Harım ve Baniyas'ı alarak Şam valisi Şirkuh ve komutanlarımdan Selahaddin Eyyubi'yi 1168'de Mısır seferine gönderdim.
1173'te Anadolu'daki bazı kasabaları alarak II. Kılıç Arslan'ın ordusuyla Kayseri'de karşılaştık. İki taraf anlaşarak savaştan çekildik. Daha sonra Abbasi halifesinin gönderdiği menşurla Musul, el-Cezire, Erbil, Hilat, Suriye ve Mısır hükümdarı ilan edildim.
Evet çocuklar var olduğum andan itibaren gerçekleştirdiğim vazifelerim bu kadardır."
Ahmet ve Ayşe her zaman ki gibi yine hayran olmuşlardı tarihlerinden bir kişiye. Gerçekten de öyleydi fark eden ve görmek isteyenler için aslında geçmişimiz tarihimiz zenginlikler ile doluydu. Eğer iyi bir madenci olabilirsek elmaslara ulaşmak zorlayıcı olsa dahi imkansız değildi...
Çocuklar hayranlıklarını ve teşekkürlerini dile getirdikten sonra huzurundan yine izin alarak ayrıldılar. Netice de onların da artık dönmeleri gerekiyordu zira vakit işliyor.
Ahmet eve döndükten sonra:
- "Öğrendiklerimizi hemen not etmeliyim Ayşe. Çok heyecanlıyım. Ama biliyor musun sana Nureddin Zengi'nin vefatından sonrası ve kişiliği hakkında elde ettiğim bir kaç bilgiyi de söylemeliyim. İster misin?"
- "Elbette isterim abi. Hadi anlat."
- "Sana daha öncesinde de dediğim gibi Nureddin Mahmud Zengi, 15 Mayıs 1176 tarihinde Şam'da boğaz iltihabından vefat etti. Ondan sonra yerine oğlu İsmail geçti. Bu dönemde Selahaddin Eyyubi ülke topraklarını ele geçirmeye başladı. Selahaddin ile mücadele eden Zengiler başarılı olamadı. İsmail, hastalanınca ülkesinin İzzeddin Mesut’a verilmesini vasiyet etti.
Öte yandan Zengilerin Oğuzların Avşar boyundan geldiği bilinmektedir. Zengi devleti yıkılınca buradan göç eden bir kısım Avşar boyları Karamanoğulları Beyliğini kurmuşlar.
Kişiliği hakkında ise çok güzel bilgiler edindim. Nureddin Mahmud Zengi, adaletli bir hükümdar imiş. Bu nedenle kendisine halkı tarafından el-Emir’ul-Adil yani Adil Hükümdar lakabı verilmiştir. Çocukluğunda iyi bir eğitim alan Nureddin Zengi devlet yönetiminde diplomatik bir üslup kullanmıştır. Uygulamış olduğu usta siyaset sayesinde Müslümanların birliğini sağlamış ve sonradan komutanlarından Selahaddin Eyyubi tarafından gerçekleştirilecek olan Kudüs’ün fethinin zeminini hazırlamıştır.
İleri görüşlü bir lider olan Nureddin Zengi adımlarını daima geleceği düşünerek atardı. 3 hayali vardı. İlki Müslümanları birleştirerek İslam birliğini kurmak ki bunu hayattayken gerçekleştirmiştir. İkincisi Kudüs’ü fethetmek. Bu hayali kendisinden hemen sonra Selahaddin Eyyubi gerçekleştirmiştir. Hatta Ayşe Kudüs’ün fethedileceğine inandığından Mescid-i Aksâ’ya konulmak üzere Halep’te sanat değeri çok yüksek bir ağaç minber yaptırmıştır. Selâhaddîn-i Eyyûbî’nin Kudüs’ü fethettiğinde Mescid-i Aksâ’ya koydurduğu bu minber 1969’da bir yahudi tarafından çıkarılan yangında yanmıştır. Son hayali ise Konstantiniyye’nin fethiymiş. Bu hayali de Fatih Sultan Mehmed’e nasip olmuştur.
Nureddin eğitime çok önem vermiştir. Şam, Halep, Hama, Humus ve Baalbek şehirlerinde medreseler kurmuştur. Ayrıca ilk Darul Hadis’i yani ilminin öğretildiği medreseleri kendisi kurdurmuştur. Kurdurduğu rasathanede güneş saati yaptırmıştır.
Komutanlarına da özel önem vermiş ve başta Selahaddin Eyyübi olmak üzere birçok kişiyi gerek kumandanlık, gerekse siyaset konusunda yetiştirmiştir. Öldüğünde kendisi tarafından yaptırılan Şam’daki Nuriye Medresesi’ne defnedilmiştir.
Şam’da yaptırdığı büyük hastane, dönemin en meşhur doktorlarının hizmet verdiği bir sağlık kurumuydu. Hadis üniversitesi mahiyetindeki ilk Dar-ül-Hadisi kendisi kurdurduktan sonra birçok kitap vakfetti.
Dindar bir şahsiyet olan Nureddin Mahmud Zengi, karargahında dahi Kur’an-ı Kerim okutup, hürmetle dinlerdi. Haftada iki gün halkın huzuruna çıkarak şikayetleri dinlerdi. Haksızlıkların önüne geçmek ve devletin menfaatlerini korumak için, hassas bir haber alma teşkilatı kurdu. Kendisinin ve aile çevresinin ihtiyaçlarını şahsi malından karşılardı. Ganimetten, alimlerin helal dediklerinden başkasını almaz, altın, gümüş kullanmaz ve ipek giymezdi.
İşte Ayşe gerçekten de hayran olunamayacak bir hükümdar değil. Sen ne düşünüyorsun hakkında?"
- "Ne kadar iyi, hassasiyetleri olan ve de prensipli bir hükümdarmış abi. Dediğin gibi insan hayran olmadan edemiyor. Şunu da anlamış oldum ki aslında çağımıza Nureddin Zengi'ler lazım. Cebi değil, isimleri değil; gönlü, aklı, değerleri zengin olanlar lazımmış. İyi ki tarih öğretmenin böyle bir ödev vermiş sana bence teşekkür etmelisin kendisine. Sayesinde yine ecdadımızdan insanlar tanıdık."
- "Aynen öyle Ayşeciğim. Hadi ben artık bunları kâğıda geçireyim. Sen de bir git annemlere görün merak etmesinler."
- "Tamam abiciğim, haydi sana kolay gele."
Dedikten sonra Ayşe gitti ve Ahmet'de öğrendiği her şeyi bir bir kâğıda geçirdi. Kendin de bir güç, kuvvet bulmuş şevk ile hazırlamıştı ödevini. Netice de Nureddin Mahmud Zengi'yi yazıyordu hevessiz yazması nasıl olsundu ki 🤗
Kaynakça:
Comments