top of page

OSMANLI'DAKİ BEREKET: KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN

Güncelleme tarihi: 14 Ara 2020

Ayşe ile Ahmet köyde oldukları için sabah erken kalkmışlardı. Kahvaltı için kümesten yumurta, ağıldan süt, sacdan da sıcak ekmekleri alarak annelerine yardım etmişlerdi.


Sonra bütün herkesi uyandırıp topluca güzel bir kahvaltı yapmaya oturdular.


-" Ben çok doydum anne. Yeterli bu kadar. "


Ahmet elini karnına koymuş, yuvarlak çizerek doyduğunu gösteriyordu herkese. Büyük amcası durmamıştı bu süreçte.


-" Ben senin yaşındayken sabahları 3 ekmek yerdim Ahmet. Bunu yemek saymam. "


-" Ne 3 ekmek mi ? "


-" Ohaa. "


Çocukların verdikleri tepkiler, aile büyüklerini güldürmeye yetmişti.


-" Öyle tepkiler vermiyoruz değil mi güzel kızım ? "


-" Afedersiniz anne. Biraz şaşırdım da sadece. "


-" Şaşırman çok normal. Çünkü eskiden her şey bereketliymiş, yiyenin tadı damağında kalırmış. Hatta yiyen, bir daha yiyormuş kızım.   "


-" Kilo almıyorlar mıydı baba ? "


-" Yiyenler sadece yiyip oturmuyorlardı ki, bağ bahçe işleri vardı o zamanlarda. Sabah erkenden uyanırdı insanlar. İşlerini bitirip geri gelirdi evlere. "


Ayşe ile Ahmet bu yeni bilgileri öğrendikleri için çok mutlulardı. Abisi Ayşe'nin kulağına eğildi.


-" Ayşe, ben bereketle alakalı bir kişi biliyorum. Onun yanına gidelim ister misin ? "


-" Evettt. Gidelim abi. Lütfen. "


-" Tamam şimdi sessiz ol ama. Ben annemden izin alayım.


Anne biz Ayşe ile dedemin bahçesinde biraz gezebilir miyiz ? "


-" Tamam oğlum ama çok uzaklaşmayın. Olur mu ? "


-" Tamam anne. "


Ahmet ile Ayşe, evdekilere çaktırmadan bahçeden ilerleyip depoya gittiler. Depodaki sandığın kapağını açıp merdivenlerden aşağıya indiler.


Makinenin önünde gelince Ahmet istediği zamanı yazdı..


-" Abi niye o zamana gidiyoruz ? "


-" Çünkü Osmanlı, en çok o vakitte bereketlenmeye başladı başbelası.


Şimdi hazır mısın gitmeye ? "


-" Evet. "


Ayşe ile Ahmet el ele tutuşarak, başlat düğmesine dokundu ve daha sonra etrafındaki ışıkların sönmesini bekledi. Sönünce geldikleri yere baktı.


-" Zigetvar. Tam da istediğim yer. Şimdi gidip tebdili kıyafetlerimizi giyelim Ayşe. "


İkisi birlikte kıyafetlerini giyip ellerine kum saati alarak merdivenden yukarı çıktılar.


Gördükleri yer, düz bir alana kurulu çadırlardı ve etrafta asker kıyafetine benzer giyimli insanlar geziyordu.


Ayşe ile Ahmet, çevrelerini inceleyerek geziyorlardı.


-" Aaaa, buralar cok güzelmiş abi. Keşke buralarda yaşasak demi ? "


-" Evet Ayşe. "


Önlerini bir asker kesti.


-" Burada ne arıyorsunuz çocuklar ? Normalde sizin burada olmamanız gerekiyor. "


-" Biz burada padişahla konuşmaya gelmiştik. İzniniz olursa onunla konuşabilir miyiz ? "


-" Şu an biz bir kuşatmaya hazırlanıyoruz. Bu imkansız. Hem padişahta buna izin vermez. Gidin sonra gelin. "


-" Olmaz abi. Sadece 2 saat konuşacağız, sonra hemen gideceğiz söz lütfen. "


Asker ile Ahmet arasında bunlar konuşulurken Osmanlı padişahı Kanuni Sultan Süleyman'ın veziri onların konuşmasına şahit olur.


-" Gönder evladım çocukları. Dertleri ne ise dinleriz evelAllah. "


Çocuklar, vezirin söyledikleriyle koşarak  yanına gittiler.


-" Hadi şu çadıra geçelim sizinle. Ne yer, ne içersiniz. Söyleyin bakıverem. "


-" Aç değiliz biz. Teşekkür ederiz vezirim. Biz sadece padişahla konuşmaya geldik. "


-" Padişahımız biraz rahatsız. O yüzden çok yormayın onu. Olur mu ? "


Çocuklar padişahın çadırına girerek Kanuni Sultan Süleyman'ın yanına yaklaştı.


" Merhaba padişahım. "


" Hoşgeldiniz çocuklar. Bir asker haber verdi bana geldiğinizi. Kusura bakmayın biraz hastayım. O yüzden bu şekilde karşılıyorum sizi. Hayrolsun nasıl düştü yolunuz buraya. "


-" Sizi abim çok merak ediyordu. Bizde geldik. "


-" Neyi merak ediyorsunuz ? Sorun, anlatayım çocuklar. "


-" Mesela nerede doğdunuz, neler yaptınız da padişah oldunuz, nerelere gittiniz ? "


Ayşe de duramamıştı merakından. Hemen sordu sorusunu.


-" Bidee, şey. Kanuni isminiz çok güzelmiş. Onu size kim koydu ? Onu da söyler misiniz padişahım ? "


-" Tabiki de güzel kız ama isterseniz en baştan anlatayım her şeyi.


Ben, - yani Kanuni Sultan Süleyman - Osmanlı padişahlarının onuncusu ve İslam halifelerinin yetmiş beşincisiyim.


Babam Yavuz Sultan Selim, annem Aişe Hafsa Sultandır. 27 Nisan 1495'de Trabzon'da doğmuşum.


Doğduğum zaman, Süleyman ismi, Kur'ân-ı Kerim açılarak verildi. Neml Sûresi otuzuncu âyeti kerimesinde geçen Hazreti Süleyman'ın isminden alınmış.


Bu arada Kanuni ismim ise, kanunname yetkisini kullanarak en fazla sayıda kanunu koyduğum için verildi bana.


Annem Aişe Hafsa Hatun ve ninem Gülbahar Hatun'un terbiyesinde büyüdüm, yedi yaşından sonra ilim öğrenmeye başladım. Kastamonu yakınlarındaki Daday Kasabası'ndan Evhadoğlu Hayreddin ismiyle bilinen mübarek bir zat, bana hoca tâyin edildi. Bu hoca bana aklî ve naklî ilimleri öğretti.


Her şehzâde gibi, benimde küçükken bir sanat sahibi olmamı arzu ederdi validem. Devrin tanınmış kuyumcularından biri hoca tayin edildi ve kuyumculuk sanatını öğretti. Yaşı ilerledikçe değişik ilimlerde çeşitli hocalardan ders aldım.


Askerlik, idare ve komutanlık bilgilerini öğrendim. On beş yaşına kadar babamın yanında kaldıktan sonra kânun gereği sancak talep etmem üzerine, önce Karahisar-ı Şarkî, oradan Bolu Sancağı'na verildim. Fakat bu sancaklara amcam Ahmed'in itirazı üzerine Kefe sancakbeyliğine gönderildim (1509).


Daha sonra annemle gittiğim Kefe'de lalasının nezâretinde devlet idaresinde tecrübe sahibi oldum. Çevremde meydana getirilen ilmî havadan hiç bir zaman uzak kalmadım. Âlimlerin ders ve sohbetlerine devamlı katıldım. Onların nasihatlerini dinleyerek, ilim ve feyizlerinden istifade ettim. Özellikle fıkıh bilgilerinde çok yükseldim.


Buna rağmen Osmanlı tahtında en uzun süre oturan hükümdar unvanını aldım ve padişahlığım boyunca, benden önce olan sınırları 2 katından fazlasına genişlettim.


Size de bunu tavsiye ederim çocuklar. Sürekli çalışın ki başarılar elde edin. Bir işiniz var diye asla ilimden vazgeçmeyin. "


-" Tamam padişahım. " Dediler çocuklar. Kanuni Sultan Süleyman'da anlatmaya devam etti.


-" Tıpkı babam Yavuz Sultan Selim gibi meslek olarak kuyumculuğu seçmiştim ama şiir alanında, en az komutanlığım ve yöneticiliğimdeki kadar iddialı olduğumu biliyor olmalısınız.


Muhibbî mahlasını kullandığım 3 ciltlik Divân'ımda tam 2.779 gazel yer almaktadır ki, kendisiyle yarışan Zâtî'nin bile ulaştığı gazel sayısı 954 gazel eksiğiyle 1.825 adette kalmıştır. Ayrıca bir cilt tutarında Farsça şiir yazdım. Ben bu yazılarla şimdiye kadar Divan edebiyatının gazel rekorunu da kırmış oluyorum sanırım.


Ayrıca kunduracılık da yaptım bir ara.  Keza seramik meraklısıydım da, bu yüzden "mavi-beyaz" adı verilen herkesin bayıldığı pek çok zarif porselen kap kacakları saraya ben istedim. "


-" Peki bundan dolayı ailenizle, dostlarınızla, milletinizle nasıl ilgileniyorsunuz ? Yani çok çalışıyorsunuz.  "


-" Ben, ömrümü saray eğlencesinden uzak, ilim, gazâ ve memleketlerimi imar faaliyetleri geçirdim. Kırk altı yıllık uzun saltanattan öte, sarayı dünyanın en güzel, en alımlı ve câzibeli kadınları ile dolu iken, ben sadece Hurrem Sultan'la bir aile oldum.


Âlimlere ve Allah dostlarına da çok hürmet eder, her birine hallerine göre izzet ve ikramda bulunurum, onlara çok kıymet veririm. Çünkü İslâmiyet'in bu şekilde sağlıklı şekilde yayılacağını biliyorum.


Bununla birlikte, Allah'ın izniyle ömrümün sonuna doğru Nureddinzâde, Musliheddin Efendi'yi, yanından hiç ayırmayacağım. Âlimlere danışmadan hiçbir iş yapmayacağım, âlimler için medreseler, evliya için tekkeler yaptırıp fethettiği yerleri camilerle mamur edeceğim ki dinimiz yücelsin.


Sadece bu kadarda değil çocuklar; ilim, kültür ve sanat müesseselerinde, benim himayemde, kıymetli şahsiyetleri yetiştirip, her biri ayrı ayrı eserler vermelerini sağlamakta diğer amacım. "


-" Vayy. Siz ne büyüksünüz padişahım. "


-" Padişahım çok yaşa. Padişahım çok yaşa. "


Çocuklar bunu söyleyince etrafındaki askerler de onlara katıldı.


Ayşe, ellerindeki kum saatindeki azaldığını görünce abisini dürttü.


-" Abi artık gitmemiz gerekiyor. " Ahmet de saate baktı.


-" Padişahım biz gidelim artık. Geç oldu. Anlattıklarınız için çok teşekkür ederiz. "


-" Rica ederim çocuklar. Allah'a emanet olasınız. "


Ahmet ile Ayşe birlikte tekrar geldikleri yere yani depoya geri döndüler. Ayşe abisinin kolunu tuttu.


-" Abi padişahın başka neler yaptığını öğrenmek için internetten bakalım mı ? Öğrendiklerimizden daha fazla bilgiye ulaşırız oradan. "


-" Tamam olur Ayşe ama önce eve çıkıp annemden telefonu isteyelim olur mu ? "


Çocuklar birlikte eve çıkıp annesinden telefonu aldılar. İnternetten Kanuni Sultan Süleyman olarak arattılar.


-" Kanuni Sultan Süleyman Birinci Süleymandır. Babasının vefatının ardından 30 Eylül 1520'de İstanbul'a gelerek tahta oturdu.


Kanunî, babasından devraldığı 6.557.000 km2'lik vatan toprağını, 14.893.000 km2'ye ulaştırdı. Hudutlar, kıta ve okyanuslarla çizilir oldu. Nice nâmdar krallar dahî, Osmanlı karşısında acziyetten başka bir şey yapamıyorlardı. "


Ahmet Ayşe'ye bulduğu bilgileri okurken padişahın başka neler yaptığını merak ettiler.


Hemen yeni bir sekmeden yaptığı savaşları, aldığı galibiyetleri görünce o zamanlarda ne kadar güzel bir padişah yönetiminde yönetildiklerini gördüler.   Ve padişahın söylediklerine ek birçok bilgi de buldular.


- " Kanuni Sultan Süleyman'ın ölüm tarihi 7 Eylül 1566. Demek ki biz ölümünden neredeyse 20 gün önce yanına gidip konuşmuşuz Ayşe. "


-" Sanırım abi. Bak burada da bir yazı var. "


-"Kanuni Sultan Süleyman son seferine çıktığı zaman o kadar hastaymış ki atın üstünde duramayacak şekilde hastaymış.  Paşaları ve veziri Hep onun bu sefere çıkmamasını istemiş ama o askerlerine moral olsun diye beni atın üzerine bağlayın beni, o şekilde sefere gideyim diye emretmiş. Onu ata bağlamışlar dik bir şekilde atın üzerinde gitmiş. Bir süre sonra yorulmuş yani atın üstünde duramadığı için. Onu at arabasını almışlar öyle istemiş. Ve o şekilde sefere gitmiş.


Hastalığı sırasında söylediği şu seçkin beyti dillerden düşmez:


Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi

Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi. "


-" Çok güzelmiş. Devam et abi. "


-" Pek çok hayrat ve iyilikleri olan Kanunî Sultan Süleyman Han imar faaliyetleri ile de uğraştı. Türk mimarisinin ölmez eserleri olan camiler medreseler inşa ettirdi. Süleymaniye, Yavuz Selim, Şehzade, Cihangir, Üsküdar ve Edirnekapı'daki Mihrimah Sultan camileri daha nice nice hayrat eserlerinin yapılmasına vesîle oldu.


Son zamanlarında dahi, ihtiyar olmalarına rağmen ondaki, din aşkı, vatan aşkı, onun muharebe seferlerine çıkmasına mani olmadı. Bir sefer esnasında Zigetvar denen yerde, bütün ömrünü kahramanlık, istikamet ve Allah'ın yolunda ifnâ ettikten sonra ruh-ı pâkini Rabbine teslim etti. "


-" Bak burada da bir bilgi daha var kızıyla ilgili Ayşe. 


Kanûnî'nin sevgili kızı Mihrimah Sultan da Peygamberimiz (s.a.v.)'in şefaatini kazanma için kendi adına kurduğu vakıfla¸ mukaddes topraklarda hizmet yapar. "Ayn-ı Zübeyde" suyolu 1560'lardan sonra sel ve kum fırtınaları sebebiyle kullanılamaz hâle gelir. Devrin Mekke şerifi¸ Dersaâdet'e gönderdiği bir raporla suyollarının tamir edilmesini talep eder. Bunun üzerine Mihrimah Sultan¸ devlet bütçesine yük getirmeden¸ söz konusu paranın iki katına yakın bir kaynak hazırlar. 1563'te başlayan çalışmalar¸ 1573'e kadar 10 yıl devam eder. 1573'te onarımın bitmesi üzerine bir açılış merasimi düzenlenir ve Devlet-i Osmaniye'ye dualar edilir. Arafat'la Mekke arasındaki kayalık tepeler delinerek su¸ şehrin merkezine getirilir. Yapılan bu çalışmaların ardından Mekke'ye ulaştırılan ve başka kaynakların da eklenmesiyle daha da çoğalan su¸ şehrin her mahallesine çeşmeler vasıtasıyla ulaştırılır. Böylece bu hizmet sadece bir yenileme değil aynı zamanda "Ayn-ı Zübeyde"yi ihya ve geliştirme faaliyeti olur. Çünkü Zübeyde Hatun'un inşa ettirdiği suyolu¸ sadece Arafat'a kadar getirilmiş¸ mahallelere ulaştırılamamış iken; Mihrimah Sultan'ın yaptırdığı suyolu vesilesiyle bütün mahallelere su verilmiş olur.




- KAYNAKÇA -












6 ) İhsan Şenocak hocanın sohbet derslerinden küçük bir not.

 
 
 

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


Yazı: Blog2_Post
bottom of page