FELSEFEYE KARŞI SAVAŞAN ALİM: İMAM GAZALİ
- UİB üye Ahsen-i Takvim
- 23 Mar 2021
- 8 dakikada okunur
Akşam yemeği yenilmiş, herkes bir yerlerde oturmuş telefon ile ilgileniyordu. Kimse kimse ile konuşmuyor, evde sessizlik hakimdi. Bu duruma canı sıkılan Mustafa bey hafif öksürerek dikkatleri üstüne çekti. Herkes Mustafa beye bakıyordu şimdi. Mustafa bey derin bir nefes aldı ve konuşmaya başladı: -''Sofradan kalktığımızdan beri kimseden ses çıkmıyor, kiminiz telefona, kiminiz televizyona dalmış durumda. Teknoloji iyi hoş lâkin yakınımızda olanlarla iki sohbet edemez olduk. Eskiden bütün aile toplanır, masallar, hikâyeler anlatılırdı. Şimdi uzaklar yakın, yakınlar uzak oldu. Aynı evin içinde birbirimize hasret kaldık. '' Bu sözler üstüne herkes düşünmeye başladı. Sessizliği bozan Ayşe oldu: -''Amcacığım çok haklısın. Hadi hepimiz eski zamandakiler gibi senin etrafında toplanalım sende bize hikâye anlat olur mu?'' Sevimlice gülümseyip sırayla herkese baktı. -''Evet çok iyi olur, hadi amca güzel ve ibretlik bir hikâye anlat da kalplerimizin pası silinsin.'' Ahmet'in sözleri üzerine amcası tebessüm etti. Diğer aile üyeleri de çocuklara hak verdiler ve Mustafa beyin etrafını sardılar. -''Madem kalplerin pası silinsin dedin, bende size Imam-ı Gazali'nin, Kalplerin Keşfi kitabından bir hikâye anlatayım. '' diyen Mustafa bey sırayla herkese baktıktan sonra hikâyeyi anlatmaya başladı. -'' Yakub’un Ayrılığı, hikâyesini anlatayım.. Rivayet ediliyor ki, Cenab-ı Hak, Yakub aleyhisselâm vahiy göndererek sordu: -''Bilir misin, neden seninle evladın Yûsuf’un arasını ayırdım? Yâkub (a.s.): -''Hayır, bilmiyorum, dedi. Cenab-ı Hak: -''Senin, Yûsuf’un kardeşlerine: “Siz gafil olduğunuz halde kurdun gelip onu yemesinden korkuyorum”, deyişinden dolayı aranıza bu ayrılığı soktum. Neden kurdun gelip onu yemesinden korktun da, benden ümidi kestin? Neden kardeşlerinin gafletine bakıp da benim onu korumama bakmadın? Biliyor musun, neden Yûsuf’u tekraren sana bahşettim? Yâkub: -''Hayır! Allah: -''Çünkü sen benden rica ettin ve dedin: “Umulur ki Allah onların hepsini bana getirir.” (Yûsuf: 83) Ve bir de: “Ey oğullarım! Haydi gidin de Yûsuf ve kardeşinden, iyice araştırarak, haber edinin. Allah’ın lutfundan ümidinizi kesmeyin!” (Yûsuf: 87) dedin. -''Nasıl da güzel ve ibretlik bir hikâye. Derdimiz ne olursa olsun, umudumuz hep Allah olsun.'' Saliha hanım ilk yorum yapan kişi olmuştu. -''Amcacığım İmam-ı Gazali kimdir? Başka hikâyeleri de var mı? '' -''Filozoflara yönelttiği eleştirileriyle tanınan Eş’arî kelamcısı, Şâfi fakihi ve sûfî'dir. Evet daha bir sürü güzel ve ibretlik hikâyeleri var.'' Ahmet ve Ayşe fısır fısır konuşmaya başladılar: -"Ayşe yeni yolculuğumuz belli oldu." -"Abi bu defa amcamıza soralım belki o da biliyordur. Hem sadece biz değil tüm ailemiz yeni birini tanımış olur. Daha güzel olmaz mı? " -"Evet haklısın kardeşim. Bu defa amcamızdan dinleyelim." Ayşe abisinden onayı alınca amcasına döndü. -"Amcacığım bize Imam Gazali'yi anlatır mısın? Kimdir nedir tanımak isteriz." Amcası Ayşe'nin bu ilgili hallerine tebessüm etti. -"Olur tabi anlatırım. Yalnız önce yengeniz çayları tazelesin öyle başlayalım." Meryem Hanım hemen ayaklanıp mutfağa geçti. Çayları alıp gelince herkes Mustafa beyin etrafında halka oluşturdu. -'' Ayy tıpkı eski zamanlarda ki gibi olduk değil mi?" Ayşe coşkusuyla yine herkesi güldürmeyi başarmıştı. -"Hadi amca şimdi söz sende." Mustafa bey Ahmet'e sevgiyle bakıp anlatmaya başladı. -"İmam Gazali, 1058 yılında Horasan'ın Tus şehrinde dünyaya geldi. İlk öğrenimini Ahmed bin Muhammed er-Razikani’den tamamlamıştır. Buradaki eğitiminin ardından Cürcan şehrine giderek Ebu Nasr el-İsmaili'den dersler almıştır. Daha sonra 28 yaşına kadar Nişabur Nizamiye Medresesi’nde eğitim görmüştür. Bu dönemde itikadi düşünce olarak Ebü'l Hasan Eş'ari’den, ameli görüş olarak ise Şafii'den etkilenmiştir.
8:46 PM adminHocası İmam-ı Harameyn lakaplı Abdülmelik el-Cüveyni 1085 yılında vefat edince Nişabur’dan Büyük Selçuklu Devleti’nin veziri Nizamülmülk’ün yanına gitti. Bir toplantıda verdiği cevaplarla diğer bilginlerden üstünlüğünü kanıtlayarak 1091 yılında Bağdat’taki Nizamiye Medresesi'nin Baş Müderrisliği’ne tayin edildi. Burada kısa zamanda büyük bir saygınlık kazanan Gazzali, Sufizm'e yönelerek bu alanda yoğunlaştı. Bu ilgi ve hac arzusuyla medresedeki görevini bırakarak 1095 yılında Bağdat'tan ayrıldı ve Şam'da iki yıl kaldıktan sonra 1097 yılında Hac'a gitti. Hac sonrası Şam'a döndü ve buradan Tus'a geçti. Şam ve Tus'ta bulunduğu sürede uzlet yaşamı sürdü ve tasavvuf alanında ilerledi. 1106 yılında Nizamülmülk’ün oğlu Fahrülmülk'ün ricası üzerine Nişabur Nizamiye Medresesinde tekrar eğitim vermeye başladı. Kısa zaman sonra Tus'a dönerek yaptırdığı Tekke'de müritleriyle birlikte Sufi yaşamı devam ettirdi. İmam Gazali 1111 yılında doğum yeri olan İran'ın Tus şehrinde hayatını kaybetti." -"Aaa bu kadarcık mı?" Dudak büzerek amcasına bakmıştı Ayşe. -"Hayır elbette bitmedi. Daha devamı var." -"Ayşe sen ne ara bu kadar sabırsız oldun kardeşim. Bi sus da amcam anlatmaya devam etsin." -"Tamam abi ya sustum." Ayşe bir yandan eliyle ağzına fermuar çekiyor gibi yaptı. Amcaları çocukların atışmasını dinledikten sonra devam etti. -"Gazzali'nin yaşadığı dönemde İslam aleminde siyasi ve fikri büyük bir karmaşa hakimdi. Bağdat’ta Abbasi halifelerinin gücü zayıflamasına karşın Büyük Selçuklu Devleti’nin sınırları genişliyor ve nüfuzu artıyordu. Melikşah’ın veziri Nizamülmülk savaş meydanlarında zaferler kazanıyor, ilim meclisleri denilen tartışma ortamlarını ve medreseleri açıyordu. Bu dönemde Mısır tahtında Şii-Fatımi hanedanı vardı. Avrupa’da ise Endülüs Emevi Devleti gerilemekteydi. İlk Haçlı Seferi de Gazzali döneminde yapılmıştır. 40 yaşındayken Antakya Haçlılar tarafından kuşatılmış bir sene sonra da Kudüs ele geçirilmiştir. Öte yandan Hasan Sabbah ve Ömer Hayyam da Gazzali ile aynı dönemde yaşayan tanınmış kişilerdir. Öğrenme merakı onun çok sayıda dini ve fikri akımları araştırmasına sebep oldu. Yaşadığı dönemde hakikati bulmak isteyen insanların dört kısıma ayrıldığını ve her birinin hakikati kendi yolunda aradığını gördü. Bunlar; felsefeciler, kelâmcılar, sûfiler, bâtınîlerdi. Hepsinin görüşlerini inceleyerek; kelâm, felsefe ve Bâtınîlik yolunu kitaplarında ayrıntılarıyla anlattı ve sufilerin yolu olan tasavvufa yönelerek hakikati bu yolda aradı. Gazzali geçirdiği bu süreci El-Münkız Mine'd Dalal adlı kitabında şöyle anlatır; ''Gençliğimden itibaren 50 yaşımı aştığım bu ana gelinceye kadar, bu engin denizlerin derinliklerine dalmaktan hiç geri durmadım. Coşkulu denizlere çekingen korkaklar gibi değil, cesur kimselerin dalışı gibi daldım, gördüğüm her meselenin üzerine atladım. Her zorluğun içine apansız girdim. Her fırkanın inanış ve fikirlerini inceliyor, her grubun tuttuğu yolun inceliklerini ortaya çıkarmaya çalışıyordum. Araştırdığım fırkaların hak veya batıl, sünnete uygun veya bidat sahibi olmaları konusunda ayrım yapmıyordum. Bâtınîlik yolunu tutmuş her fırkanın, bu düşünceyle ne hedeflediklerini öğrenmeye çalıştım. Zâhirîlik yolunu tutmuş olanların, bununla neler elde ettiklerini ortaya çıkarmaya gayret ettim. Felsefe yolunu tutmuş olanların, sahip oldukları felsefeyi bütün esaslarıyla öğrenmeye özen gösterdim. Hiçbir kelâm âlimini dışarıda bırakmadan kelamdaki yöntemini ve mücadelesini öğrenmeye çaba gösterdim. Bütün gücümle ne kadar sufi var ise onun sufiliğindeki sırları öğrenmeye, ne kadar abid var ise bu ibadetleriyle neler kazandığını araştırmaya çalıştım. Bütün zındıkların, Allah’ın varlığını ve sıfatlarını kabul etmeyenlerin, bu inanış veya inkarlarının arkasında yatan sebepleri titizlikle araştırdım. Her şeyin hakikatini öğrenmeye karşı duyduğum susamışlık; baştan ve gençliğimden beri tuttuğum yol ve benim bir hasletim olmuştur.
8:46 PM adminBu hasletler, Allah tarafından benim yaratılışıma ve hamuruma katılmış özelliklerdir; benim seçimim ve tercihim değildir. Bunun sonucunda çocukluğumun coşkulu çağlarından itibaren taklit bağlarından sıyrıldım ve büyüklerimizden miras kalan sırf taklide dayalı inanç esaslarından koptum. Çünkü Hristiyan çocuklarının hepsi bu din üzere yetiştiklerini, Yahudi çocuklarının sürekli bu dinin esaslarına göre büyüdüklerini, Müslüman çocuklarında istisnasız İslam dini üzere yetişmekte olduklarını görmekteydim. Yaratılıştan gelen asli hakikati ve ana baba ile hocalar aracılığıyla kazanılan sonraki inanç esasları ve taklit unsurlarının hakikatini öğrenme konusunda içimde büyük bir istek oluştu. Taklit, başlangıçta birtakım telkinlere dayanmaktaydı. Bunların da hangilerinin hak ve batıl olduğu konusunda görüş ayrılıkları bulunmaktaydı. Kendime şöyle dedim: Benim istediğim, her şeyin gerçek yüzünü öğrenmektir. Öyleyse önce bilginin gerçek yüzünün ne olduğunu öğrenmekle işe başlamam gerekir.'' İmam Gazali'ye göre o dönemde İslamiyet'in birliğine kötü anlamda doğrudan etki edecek fikirler hızla yayılıyor, bir taraftan Yunan felsefesi ile İslam inancını yeniden yazmaya çalışan filozoflar, diğer yandan Kuran'ın apaçık ayetlerini karanlık ve gizemli tefsirlere konu yapan Batıniler, İslam dinine ve Ehl-i sünnet itikadının bütünlüğüne büyük zarar veriyordu. Batınilik, Gazzali’nin döneminde ortaya çıkmış ve Büyük Selçuklu veziri Nizamülmülk bu görüşün üyeleri tarafından öldürülmüştür. Gazzali bu dönemde Ehl-i Sünnet dışı grupların görüşlerine karşı reddiyeler yazarak mücadele etmiş, Mu'tezile ve Batınilik'e karşı altı tane eser yazmıştır. Felsefeye karşı verdiği mücadele ile İslam dünyasında felsefi düşüncenin gelişmesini önlediği düşünülmektedir. Yunan felsefesine karşı yazdığı reddiyeler sonucunda İbn-i Rüşd, İbn-i Tufeyl ve İbn-i Bacce gibi düşünürler felsefeyi ona karşı savunma ihtiyacı duydular. Gazzali felsefecilerle tartışmış, sert eleştirilerini reddiyeler şeklinde yazarak Aristoteles, İbni Sina ve Farabi’nin üzerine yöneltmiştir. Gazzali'nin felsefeye yönelik olumsuz tutumuna karşın mantığın birçok yanını İslam din bilimlerine sokmada önemli katkısı olmuştur. Gazzali İslam inanç felsefesi olan Kelam'ın daha çok akaid kısmına önem vermiş ve akıl yerine sezgiyi ön planda tutmuştur. Mantık ve münazara ilkelerini kullanmıştır. Bunun yanında tasavvufa yönelerek akılın yerine mükaşefeyi koymuştur. Sûfizm ve Şeriat alanında büyük rol oynamış, Sufizm kavramını şeriat yasaları ile birleştirmiş, eserlerinde tasavvufu ilk olarak teorik anlamda açıklamıştır. Çalışmalarında Ehl-i Sünnet görüşünü benimsediği ve diğer görüşlere karşıt olduğu da söylenebilir. Gazzali Ortaçağ Müslüman ve Hristiyan filozoflarını büyük ölçüde etkilemiş, çalışmaları İslam dünyasında Avrupalı bilginlerin dikkatini çeken ilk şey olmuştur. Aziz Thomas Aquinas bunlardan biridir. Gazzali'nin etkisi Aquinas’ın Hristiyan teolojisi ile ilgili çalışmalarıyla karşılaştırılsa da ikisi arasında metot ve inanç bakımından bazı büyük farklılıklar vardır. Gazzali Müslüman inancına sahip olmayan düşünürleri ve onların fikirlerini reddeder. Aquinas ise Yunan-Latin etkilerini çalışmalarında göstermiş ve bütün herkesi kucaklamıştır." Gazzali’nin kitapları birçok Batı diline çevrilmiştir. Eyyühe'l Veled adlı kitabı UNESCO tarafından 1951 yılında Fransızca'ya, İngilizce'ye ve İspanyolca'ya tercüme edilmiştir. -"Toplam kaç tane kitabı var peki babacığım?" -"Ayşe'nin görevini sen devraldın galiba sevgili kuzenim" diyerek gülmüştü Ahmet. -"Atışmayı bırakın da amcanız anlatsın çocuklar." Bu defa konuşan Saliha Hanım olmuştu. -"Gazzali'nin, risale ve reddiyeleri ile birlikte 500'e yakın kitap yazdığı hakkında bilgiler vardır. Mısırlı bilim adamı Abdurrahman Bedevi yapmış olduğu araştırmalara göre, Gazzali'nin 457 adet kitap yazdığını belirtir. Ancak günümüze sadece 75 eser ulaşabilmiştir. -"Peki sen bu kitapların hepsini biliyor musun babacığım?" -"Hayır kızım hepsini bende bilmiyorum ama isterseniz biriniz internetten bakıp bize söylesin olur mu?"
8:46 PM adminAyşe bu anı bekliyormuş gibi, yanında ki annesinin telefonunu kaptığı gibi hemen internete aradığını yazıp okumaya başladı. -''-İhya-u Ulumi'd-din - Gazzali'nin en çok bilinen ve en büyük eseridir. Bu kitapta fıkıh ve tasavvuf konuları ele alınmıştır. Dört kısımdan oluşur. Kitap yazılışından bu yana İslam dünyasında en çok okunan kitaplar arasındadır. - El münkız mine'd Dalal Bu kitabında, hakikate nasıl eriştiğini anlatmakta ve bazı fırkaları inceleyerek tenkit etmektedir. - Makaasidü'l Felasife - Felsefeyi tenkit etmeden önceki incelemesidir. - El Mustafa - Usul-i fıkıha ait konular içerir, 4 bölümden oluşmaktadır. - Tehafütü'l Felasife - Aristo felsefesine tenkit amacıyla yazılmıştır. - El İktisad fi'l İtikad - Kitap, itikad konuları içerir. - Kimya-i Saadet - iman ve ahlaka ait konuları içerir. İhyau Ulumi’d Din kitabının kısa bir Farsça'ya çevrisi niteliğini taşır. - El Kıstasü'l Müstakim ve Fedâih-ul-Bâtınîyye - Batıniler'e reddiye ve tenkit olarak yazılmıştır. - Bidayetü'l Hidaye - Din ve ahlak bilgilerini öğreten bir kitaptır. Birinci kısmında zahiri ibadet ve ahlaktan ikinci kısmında kalbin itaat ve isyanı konusunu ele alır. Daha sonra göz, kulak, dil, cinsiyet uzuvları, eller ve ayakların güzel kullanılmasından söz eder. Son bölümünde kalbin iki yüzlülük ve kibir gibi kötülüklerden temizlenmesi konularını anlatır. - Miyarül İlim - Mihekkun Nazar - Mişkatü’l Envar - Tefsir u Yakuti’t Te’vil - Cevahir’ül Kur’an - El Basıt - El Vasit - Maksaadü’l–Esna fi Şerhi’l-Esmaü’l Hüsna - Makaasıd Maznun’ü Bih la Gayri Ehlih - El Veciz - Mizanü’l Amel - Faysal ül-tefrika beyne'l İslam ve’z-zendeka - İlcam ül-avam an İlm-i Kelam - El Mustazhiri - Er-Redd ül-cemil Ala Sarih - Kitab ül-erbain - Minhac ül-abidin - Eyyühe’l Veled - Mükâşefetü'l-Kulûb - Nasihatü’l Müluk - Ed-Dürc - Mafsalü’l Hilaf - Hüccetü’l Hak Ayşe okumasını bitirdikten sonra daha fazla bilgi bulmak için araştırmaya devam etti. Ilgisini çeken küçük bi yazıyı hemen sesli okumaya başladı. -"Asıl adı Muhammed bin Muhammed bin Muhammed bin Ahmed Tûsî, Gazali’dir. Batı dillerinde adı algazel’dir. Lakapları, hüccet-ül-islam ve zeyüddin’dir. Genel hatlarıyla el gazali ve imam gazali isimleriyle tanınmıştır. İmam-ı Gazali, Horasan’ın tûs şehrinde hicri 450 tarihinde (m. 1058) doğmuştur. İlk öğrenimini tus şehrinde Ahmed b. Muhammed er-razikâni’den, ondan sonra cürcan şehrine giderek ebû nasr el-ismaili’den eğitim görmüştür. Ardından 28 yaşına kadar nişabur nizamiye medresesi’nde ilim öğrenimi görmüştür. Babası fakir ve salih bir zattı. Alimlerin sohbetlerinden hiç ayrılmazdı. Elinden geldiği kadar, onlara yardım ve iyilik eder ve hizmetlerinde bulunurdu. Alimlerin nasihatini dinleyince ağlar ve Allahu Teâlâdan kendisine alim olacak bir evlat vermesini yalvararak isterdi. Yün eğirip, tûs şehrinde bir dükkanda satardı. Vefatının yaklaştığını anlar anlamaz, oğlu Muhammed gazali’yi ve öteki oğlu Ahmed’i hayır sahibi ve vaktin salihlerinden bir arkadaşına teslim etti. Ardından bir miktar mal vererek ona vasiyet etti ve ona dedi ki: “Ben kendim, Alim bir kimse olamadım. Bu yolla kemale gelemedim. Maksadım, benim kaçırılmış olduğum kemal mertebelerinin, bu oğlanlarım da özgül olması için yardım etmenizdir. Bıraktığım bütün para ve erzakı, onların tahsiline sarf edersin!” Arkadaşı vasiyeti aynen yerine getirdi. Babasının bıraktığı para ve mal bitinceye kadar, onların yetişme ve olgunlaşmaları için çalıştı." -"Ahh bak ben bu ayrıntıyı unutmuşum iyi ki daha fazla araştırma yaptın güzel kızım." -"Çok daha fazla bilgi var amca ama hepsini okumaya kalksam 3 gün yetmez sanırım.'' -"Evet Ayşe'm haklısın, internette sınırsız bilgi var. Lâkin belli başlı sayfalarda bilgi edin olur mu? Sizler de çocuklar her gördüğünüz sayfadaki yazıya itibar etmeyin." Hep bir ağızdan 'tamam' dediler. -"Haydi ben yatsı namazımı eda edeyim sizlerde isterseniz yeni kişiler veya Imam Gazali hakkında daha fazla bilgi edinin olur mu? Teknolojiyi iyi yönde kullanalım InşaAllah."
8:46 PM
adminÇocuklar başlarıyla tamam dedikten sonra amcaları yanlarından ayrıldı. Bugünlük bizim çocuklar zaman makinesinde yolculuk yapmadılar belki ama hem aileleriyle birlikte güzel vakit geçirdiler hemde bilgi edindiler...
》》》》》》》》
Kaynakça:
1) https://secmehikayeler.com/konular/gazaliden-hikayeler
2) https://islamansiklopedisi.org.tr/gazzali
3) https://www.yeniakit.com.tr/biyografi/imam-gazali
Comentários